Senin de kuralların var değil mi? Senin de beyninde, kendine dair oluşturduğun imajlar... Nasıl olman, nasıl yaşaman, nasıl davranman gerektiğine dair.




Peki ya sen!



Hani o, yalnız olduğun zamanlarda, kendini rahat hissettiğin ortamlarda, ortaya çıkmasına izin verdiğin öteki sen! O, ne düşünüyor bu konuda? Acaba hangi ipu...çlarını yolluyor sana? Onu belki bir gün anlarsın umuduyla! Hadi..., kapat gözlerini hissetmeye çalış yaşadığın o anları bir kez daha.



Hatırla… Kendine, öteki sen olmak için izin verdiğin o anlardan aldığın hazzı. O anlarda içinde kabaran o coşkun enerji ile yaşadıklarını ve yaşattıklarını. Özgürce attığın o keyif dolu kahkahaları.Tüm farkındalığın sadece yaşadığın anda olduğu için; o anlarındaki dokunuşlardan aldığın o yoğun hazzı, o anlarındaki keyifli bakışlarda gördüğün o ışıltıları, o anlarda duyguların nasıl kuralsız ve imajsız içinden taşıp, ortalıkta keyifle dolaştığını.



Hayatını her zaman öteki sen olarak yaşayamamana sebep, o içindeki korkular değil mi?



Sana engel olan, öteki sen olursan; kabul ve saygı görmeyeceğin… takdir edilmeyeceğin… yalnız kalacağın… red edileceğin… sevilmeyeceğin korkuları değil mi? Onlar içine kök salmış koskocaman bir ağacın kesmekle bitiremeyeceğin dalları sanki!



Aslında şöyle kendinden bir adım geri çekilip düşününce, ne kadar garip bir durum değil mi, insanın sevilmek, kabul görmek için, içinden geldiği gibi davranmak yerine, oluşturduğu kurallara, imajlara ihtiyaç hissetmesi? Özgün ruhunun, arzuladığı, istediği şeyleri kendine sağlayamayacağına inanmayı seçmesi!



Düşünüyorum da… Acaba, insanın etrafındakilerin beğenisi, takdirini kazanması, kendi özgün ruhunu silmesine değer mi? Kendi özgün ruhunu silen biri, acaba gerçek mutluluğu deneyimleyebilir mi?



“Ben” diyebilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder